Bolu Escort

Bolu Escort Zeynep, Bolu’nun Gölcük Gölü’nün kıyısında, arabasıyla yavaşça ilerlerken, akşamın turuncu ışıkları gölün sakin yüzeyinde dans ediyordu. Mini dar eteği bacaklarını sıkıca sarmış, göğüslerini sımsıkı kavrayan dar gömleği ise her nefeste biraz daha geriliyordu. Saçları, açık camdan içeri dolan rüzgârla dalgalanıyor, tenine çarpan serin hava ona garip bir huzur veriyordu. Mert’le Bolu’ya kısa bir kaçamak için gelmişlerdi. Mert, şehir merkezinde bir şeyler almak için kalmış, Zeynep ise gölün etrafında dolaşmak istemişti. Ama Escort Bolu Zeynep’in ruhu, her zaman olduğu gibi, huzurdan çok maceraya açtı.
Gölün kıyısında, bir ağacın gölgesinde duran eski bir kamyoneti fark etti. Kaputu açık, motorundan hafif bir buhar yükseliyor, yanında ise uzun boylu, kaslı bir adam ellerini beline koymuş, sinirle bir şeylere bakıyordu. Zeynep, arabayı kenara çekti, camı indirdi ve başını uzattı. “Sorun mu var?” diye seslendi, sesi tatlı bir merakla doluydu. Adam başını kaldırdı. Esmer, kirli sakallı, gözleri keskin ama yorgun bir ifadeyle Zeynep’e baktı. “Evet, motor arıza yaptı galiba. Telefon da çekmiyor burada,” dedi, sesi tok ve biraz hırçındı. Zeynep, kapıyı açıp dışarı çıktı, topuklu ayakkabılarının sesi çakıl taşlarında yankılandı. Eteğini hafifçe düzeltti, ama bu hareket bile bilinçli bir yavaşlıkla yapılmıştı.
“Ben Zeynep,” dedi, gülümseyerek elini uzatırken. Adam, elini pantolonuna silip tokalaştı. “Emre. Sağ ol durduğun için, buralarda pek insan olmaz.” Zeynep, Emre’nin gözlerinin gömleğinin üst düğmelerine kaydığını fark etti. Bu bakışları seviyordu; ona hem güç hem de arzu hissettiriyordu. “Bir bakayım, belki anlarım,” dedi, kaputa doğru eğilerek. Arabalardan pek anlamazdı, ama bu, Emre’nin ona yaklaşması için bir bahaneydi. Eğildiğinde eteği yukarı sıyrıldı, gömleği göğüslerini iyice ortaya çıkardı. Emre, yanına gelip motoru incelerken, Zeynep’in kokusunu aldı; hafif vanilya, ama bir o kadar da baştan çıkarıcı.
“Radyatör su kaçırıyor gibi,” dedi Emre, ama sesi biraz titriyordu. Zeynep döndü, göz göze geldiler. Aralarındaki mesafe birkaç santimdi. Emre’nin nefesi Zeynep’in boynuna çarpıyordu. “Teşekkür borçluyum sana,” dedi Emre, gözlerini ayırmadan. Zeynep’in dudaklarında bir gülümseme belirdi. “Biraz ileride bir yer varmış, Gölcük’ün kıyısında. Bir şeyler içip motorun soğumasını bekleriz, ne dersin?” Emre’nin gözleri parladı. “Olur,” dedi kısaca. Zeynep arabasına döndü, Emre yan koltuğa oturdu. Yol boyunca sessizdiler, ama aralarındaki gerilim elle tutulur cinstendi.
Gölcük Gölü’nün hemen yanındaki küçük bir ahşap kafeye vardılar. İçerisi loş, birkaç ahşap masa ve eski bir sobayla sıcacıktı. Emre iki bira istedi, masaya oturduklarında Zeynep bacak bacak üstüne attı, eteği biraz daha kaydı. Emre’nin gözleri ona kilitlenmişti. “Bolu’ya sık gelir misin?” diye sordu Emre, biradan bir yudum alırken. Zeynep güldü, “Ara sıra, sevgilimle kaçamak yapıyoruz. Ama bazen yalnız takılmak istiyorum.” Emre’nin kaşları hafifçe kalktı, ama sormadı. Zeynep’in açık sözlülüğü onu şaşırtmıştı.
Biralar bittikten sonra Emre, “Araba hâlâ soğumamıştır, istersen gölün etrafında yürüyelim,” dedi. Zeynep başını salladı. Kafeden çıkıp gölün kıyısına doğru yürüdüler. Hava kararmış, gölün yüzeyi ay ışığını yansıtmaya başlamıştı. Zeynep, topuklarıyla çimlerde yürürken hafifçe tökezledi, Emre kolundan tuttu. “Dikkat et,” dedi, ama eli Zeynep’in kolunda kaldı. Zeynep bu teması hissetti, içinde bir kıvılcım yandı. Dönüp Emre’ye baktı, “Beni kurtardın, şimdi sıra bende mi?” dedi, sesi alaycı ama davetkâr.
Emre, bu sözü bir işaret gibi aldı. Zeynep’i kendine çekti, dudakları birleşti. Öpüşmeleri sert, açlıkla doluydu. Emre’nin elleri Zeynep’in beline kaydı, sonra eteğinin altına uzandı. Zeynep, gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı, Emre’nin elleri teninde geziniyordu. “Burada mı?” diye fısıldadı Zeynep, ama sesinde tereddüt yoktu. Emre, “Kimse yok,” diye mırıldandı, Zeynep’i bir ağaca yasladı. Zeynep’in sırtı sert kabuğa dayandı, ama bu ona zevk veriyordu.
Emre, Zeynep’in gömleğini tamamen açtı, göğüsleri ay ışığında parladı. Boynunu öpmeye başladı, sonra aşağılara indi. Zeynep’in nefesi hızlandı, elleri Emre’nin saçlarına dolandı. Eteği yukarı sıyrılmış, iç çamaşırı kenara çekilmişti. Emre diz çöktü, Zeynep’in bacaklarının arasına yerleşti. Dudakları, dili, Zeynep’in teninde izler bırakırken, Zeynep’in inlemeleri gölün sessizliğini bozdu. Her hareketi Zeynep’i çıldırttı. Ama Zeynep, sadece almakla yetinmezdi; vermek de isterdi.
Bir süre sonra Emre’yi durdurdu, “Sıra bende,” dedi, sesi kararlıydı. Emre ayağa kalktı, Zeynep diz çöktü. Emre’nin pantolonunu yavaşça indirdi, gözleri Emre’nin gözleriyle buluştu. Emre’nin sertliği karşısında dudaklarında bir gülümseme belirdi. Ellerini Emre’nin kalçalarına koydu, başını hafifçe öne eğdi. Önce dudaklarıyla dokundu, yavaşça, tadını alarak. Emre’nin nefesi kesildi, elleri Zeynep’in saçlarına gitti. Zeynep, dilini kullanmaya başladı, yavaş ve ritmik hareketlerle. Emre’nin inlemeleri gölün kıyısında yankılanıyordu. Zeynep’in ağzı, Emre’nin sertliğini tamamen kapladı, sıcaklığı ve ıslaklığı Emre’yi çıldırttı. Dilini ustalıkla gezdiriyor, her hareketinde Emre’nin titremesini izliyordu.
Zeynep’in ağzı, Emre’nin bedeninde bir dans gibi hareket ediyordu. Emre’nin nefesi hızlandı, kasılmaları arttı. Zeynep, bunu hissetti ve hızlandı. Emre’nin boşalması yaklaştığında, Zeynep başını hafifçe geri çekti, ama ağzını açık tuttu. Emre’nin spermleri sıcak bir akıntı gibi Zeynep’in dudaklarına, diline döküldü. Zeynep, her damlayı hissetti; sıcak, hafif tuzlu, yoğun bir tat. Yavaşça yuttu, boğazından geçişini hissetti, bu anın kontrolü onda olduğu için içten içe gülümsedi. Emre’nin nefesi hâlâ düzensizdi, Zeynep ayağa kalktı, dudaklarını yaladı, son damlaları da temizledi. “Güzel miydi?” diye sordu, sesi hem tatmin olmuş hem de meydan okuyordu. Emre, “Çıldırttın beni,” diye mırıldandı.
Ama gece bitmemişti. Emre, Zeynep’i tekrar ağaca yasladı, bu kez o kontrolü aldı. Zeynep’in bacaklarını ayırdı, sertçe birleştiler. Zeynep’in inlemeleri, Emre’nin hırıltıları gölün sessizliğini doldurdu. Saatler geçti, ter içinde, nefes nefese kaldılar. Zeynep, Emre’yle geçirdiği bu anları aklına kazıdı; Mert’e anlatmak için her detayı hatırlamak istiyordu.
Mert’e Anlatılanlar: Zeynep’in Tutkulu Hikâyesi
Ertesi akşam, Zeynep ve Mert, Bolu’daki küçük otel odalarında oturuyordu. Mert, yatağa uzanmış, Zeynep’i izliyordu. Zeynep, mini eteği ve gömleğiyle odada dolaşırken, “Dün geceyi anlatayım mı?” diye sordu, gözlerinde o tanıdık parlaklık. Mert, “Hadi bakalım, yine neler yaptın?” dedi, sesinde merak ve garip bir heyecan vardı.
Zeynep, yatağın ucuna oturdu, bacak bacak üstüne attı. “Gölcük Gölü’nde bir adamla tanıştım, adı Emre’ydi. Uzun boylu, kaslı, sakallı. Arabası bozulmuştu, yardım etmek için durdum.” Mert, Zeynep’in sesindeki coşkuyu duyuyordu. “Sonra?” diye sordu. Zeynep, detaylara daldı: “Beni gölün kıyısındaki bir kafeye götürdü. Biralar içtik, sonra dışarı çıktık. Gölün kenarında, bir ağacın altında öpüşmeye başladık. Elleri eteğimin altına kaydı, gömleğimi açtı. Göğüslerimi öptü, sonra aşağı indi. Dilini öyle bir kullandı ki, Mert, inlemelerim gölü doldurdu.”
Mert’in gözleri faltaşı gibi açılmıştı, ama Zeynep durmadı. “Sonra sıra bende dedim. Diz çöktüm, pantolonunu indirdim. Onu ağzıma aldım, Mert. Önce dudaklarımla dokundum, yavaşça, tadını hissettim. Sertti, sıcaktı. Dilimi gezdirdim, her yerini keşfettim. Emre’nin inlemeleri kulaklarımda çınlıyordu. Hızlandım, ağzım onu tamamen kapladı. Boşaldığında, ağzıma geldi, her damlasını hissettim. Sıcak, yoğun, biraz tuzlu. Yuttum, Mert, hepsini yuttum. Boğazımdan geçişini hissettim, dudaklarımı yaladım, son damlaları da aldım.”
Mert, Zeynep’in bu detaylı anlatımından etkilenmişti. Nefesi hızlanmıştı. Zeynep, Mert’e yaklaştı, “Seni de öyle boşaltayım mı?” diye fısıldadı. Mert başını salladı, Zeynep diz çöktü. Mert’in pantolonunu indirdi, aynı ustalıkla ağzını kullandı. Dudakları, dili, Mert’i çıldırttı. Mert’in boşalması yaklaştığında, Zeynep ağzını açık tuttu. Mert’in spermleri dudaklarına, diline döküldü; sıcak, yoğun, Zeynep’in boğazından geçti. Her damlayı yuttu, tadını çıkardı. Mert, nefes nefese, “Sen bir çıldırtsın,” dedi.
Zeynep, gülerek yatağa uzandı. Emre’yle ve Mert’le yaşadığı bu anlar, onun tutkusunun birer parçasıydı. Bolu’nun sessiz gecesi, Zeynep’in hikâyeleriyle dolmuştu.